Van Gölü Kapalı Havzasında İklim Değişikliğine Karşı Kırılganlıkları Azalt, Dirençliliği Arttır Ve Uyum Kapasitesini Geliştir

 Geçmişte ve günümüzde, karşılaştığımız küresel ölçekte en büyük çevresel sorunlardan birisi olan kuraklık; ciddi ekonomik, ekolojik ve sosyo-kültürel sorunlara sebep olmaktadır.

Türkiye; çölleşme, erozyon, arazi tahribatı, iklim değişikliği ve kuraklıktan en çok etkilenmesi beklenen Akdeniz havzasında yer almaktadır. Aynı zamanda iklim değişikliği sonucu yağış rejimleri değişmekte ve bunun neticesinde kuraklık, sel, taşkın ve heyelan gibi afetler meydana gelmektedir.

İklim değişikliği, kuraklık üzerinde önemli etkilere sahip olabilir. Kuraklık, normalden daha az yağış alınması veya su kaynaklarının azalması sonucu uzun süreli su kıtlığı durumunu ifade eder. Meteorolojik Kuraklık, Tarımsal Kuraklık ve Hidrolojik Kuraklık olarak 3 e ayrılır.  İklim değişikliği, kuraklık riskini artırabilir ve mevcut kuraklık durumlarını şiddetlendirebilir. Aşağıda iklim değişikliğinin kuraklık üzerindeki etkilerini azaltmak için;

1.      Azalan yağış miktarı: İklim değişikliği, bazı bölgelerde yağış rejiminde değişikliklere neden olabilir. Belirli bölgelerde yağış miktarı azalabilir, bu da su kaynaklarının azalmasına ve kuraklık riskinin artmasına yol açar.

2.      Artan sıcaklıklar: İklim değişikliğiyle birlikte ortalamaların üzerinde sıcaklıklar daha sık yaşanır hale gelir. Yüksek sıcaklıklar, su buharının daha hızlı buharlaşmasına neden olur, bu da topraktaki nemin azalmasına ve kuraklık koşullarının oluşmasına katkıda bulunur.

3.      Su kaynaklarının azalması: İklim değişikliği, buzulların erimesi ve kar erimesi miktarındaki azalma gibi faktörler nedeniyle su kaynaklarının azalmasına yol açabilir. Bu da kuraklık riskini artırır ve su teminini zorlaştırır.

4.      Tarımsal etkiler: Kuraklık, tarım sektörünü olumsuz etkiler. Azalan su kaynakları, bitki büyümesi ve verimliliği üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Tarım alanlarında su kıtlığı, bitki yetiştirme kapasitesini sınırlayabilir ve gıda üretimini olumsuz etkileyebilir.

5.      Ekosistem etkileri: Kuraklık, doğal ekosistemleri etkileyebilir. Su kaynaklarının azalması, sucul ekosistemlerin kurumasına ve bitki örtüsünün zarar görmesine neden olabilir. Bu durum, biyolojik çeşitlilik üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir ve ekosistemlerin dengesini bozabilir.

Bu etkiler, iklim değişikliği ve kuraklık arasındaki ilişkiyi göstermektedir. Bu nedenle, iklim değişikliğiyle mücadele etmek ve sürdürülebilir su kaynaklarını korumak, kuraklık riskini azaltmada önemli adımlardır. Su yönetimi, su tasarrufu, yenilenebilir enerji kullanımı gibi önlemler önemlidir. “Kırılganlıkları azalt, dirençliliği arttır ve uyum kapasitesini geliştirmek” zorundayız.

Su için işbirlikleri ve pratik yapılabilecekler

22 Mart Dünya Su Günü'nün bu yıl ki teması; “İş Birliğiyle Değişim” olmuştur. Sulama birlikleri gibi sivil toplumun, sulama idarelerinin ve DSİ, SYGM gibi merkezi su yönetimlerinin daha çok işbirlikleri geliştirmesi gerekir.

1.      Su kaynaklarını halk tarafından da öğrenilmesi,

2.      Su ayak izinizi ve sanal su kullanımının azaltılması,

3.      Musluklarınıza perlatör takılması,

4.      Alternatif içme su kaynakları geliştirilmesi,

5.      Toprağı değil, bitkiyi sulayan sistemleri kullanılması,

6.      Kuraklık ve ekstrem şartlara dayanıklı türlerin tespiti,

7.      Kurak ve yarı kurak alanlarda dikim başarısını arttıracak teknik ve yöntemlerin (malçlama gibi) yaygınlaştırılması, bitki destek ünitelerinin (Ekobox gibi) etkinliğinin geliştirilmesi,

8.      Alıç, Ahlat gibi yabani türlerin ve lavanta, kekik gibi tıbbi aromatik bitki türlerin tespit edilmesi, genetik kaynaklarının korunması, kuraklığa dayanıklı türlerin tespiti,

9.      Birleşmiş Milletler 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları doğrultusunda arazi bozulması ve çölleşme ile mücadele için 10 yıllık “Çölleşmeyle Mücadele Ulusal Stratejisi ve Eylem Planı” hazırlamıştır ve buna göre Van Gölü Kapalı Havzasında arazi tahribatının dengelenmesine yönelik çalışmalara devam edilmelidir.

10.  Yarı kurak yetişme ortamında farklı toprak işleme metotlarının geliştirilmesi ve toprak neminin izlenmesi,

11.  Banyo, lavabo ve mutfakta su tasarrufunu önemsenmesi,

12.  Yerel atalık türlerle marjinal (tuzlu-alkali) ve rüzgâr erozyonundan etkilenmiş alanlarda bazı baklagiller ve buğdaygil yem bitkilerinin adaptasyon çalışmaları yapılmalıdır,

13.  Çeşitli modellerle yutak alanların geliştirilmesi ve tesis edilmesi gerekmektedir,

14.  Suyunuzun mineral içeriğini zenginleştirilmesi,

15.  Konutlarda ve arazide su biriktiren sistemleri geliştirilmesi,

16.  Çölleşme, arazi tahribatı, kuraklık, erozyon ve iklim değişikliğinin etkilerinin izlenmesi, değerlendirilmesi sürdürülebilir arazi yönetiminin sağlanması amacıyla izleme istemlerinin değerlendirmeleri karar vericiler tarafından daha çok önemsenmelidir

Van Gölü Kapalı Havzası

Türkiye'nin yüzölçümünün %2.3'ünü kaplayan Van Gölü Havzası, Ağrı, Bitlis, Muş ve Van illerinin bir bölümünü içermektedir. Bu havza, Van Gölü'ne dökülen akarsuların su toplama alanlarını kapsamaktadır. Ayrıca, doğuda İran'dan Aras Irmağı'na katılan Kotur Çayı'nın yukarı havzası da Van Gölü Havzası'na dahil edilmiştir. Coğrafi konumu itibarıyla Van Gölü Havzası, 37° 55'-39° 24′ kuzey enlemleri ve 42° 05'-44° 22' doğu boylamları arasında yer almaktadır. Havza alanı yaklaşık olarak 1.787.431,54 hektarlık bir alana sahiptir.

Jeolojik olarak, Van Gölü etrafında kapalı bir havza bulunmaktadır. Bu havzanın esas konumu, Nemrut Dağı'nın etkinliği öncesinde Muş Ovası ile aynı drenaj sisteminden beslenmektedir. Ancak Nemrut Dağı'nın etkinliği sonucunda Muş havzasıyla bağlantı kesilmiş ve böylece kapalı bir havza oluşmuş ve Van Gölü meydana gelmiştir. Van Gölü'nün esas konumunun şekli ve büyüklüğü hakkında yayınlanmış bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak güncel veriler, göl tabanının topografyasında tektonik etkilerin olduğunu göstermektedir. Göl çevresinde, Plio-Kuvaterner yaşlı kara kökenli ve volkanik kayaç parçaları yaygın olarak bulunmaktadır. Yüksekliklerinde ise kuzey kesimlerde volkanik püskürmeler, doğuda Üst Kretase yaşlı tortul kayaçlar ve güneyde Paleozoik yaşlı metamorfik kayaçlar yaygındır.

 

Harita 1. Van Gölü Kapalı Havzası ve Erozyon Durumu (DEMİS, 2022)

Van Gölü havzasının sahip olduğu tarihsel, doğal ve kültürel değerler ve potansiyeller bütüncül olarak ele alındığında ve bu değerler işletildiğinde kıymeti arttırılabilecektir.

Son birkaç on yılda, Van Gölü havzasında azalan yağışlar nedeniyle göl hacmi ve kapladığı yüzey alanının daraldığı gözlemlenmiştir. Bu durum, kıyı kesimlerinin kurumasına yol açmış ve yerel halk tarafından tarım alanlarına dönüştürülmüştür. Tarımsal faaliyetlerle birlikte artan kirlilik de göl suyuna karışmaya başlamıştır. Ek olarak, çevre köylerin plansız bir şekilde evsel atıklarını kıyı kenarlarında biriktirmesi, bu atıkların göle doğru sürüklenmesine neden olmaktadır. Van Gölü havzasını tehdit eden bir diğer olumsuz etken ise mevsimlik akarsular tarafından taşınan sedimentlerin siltasyon olayını tetiklemesidir. Gölün doğu ve güney-güneybatı kıyılarında biriken alüvyal çökeller, jeolojik dönemler boyunca göl tabanının dolmasına ve göl alanının daralmasına sebep olmuştur. Tüm bu olumsuz etmenler, Van Gölü havzasındaki son derece hassas ekosistemin zayıflamasına yol açmakta ve gölün sürdürülebilir kullanımı için önlemlerin alınmasını gerektirmektedir.

Van Gölü havzası, iklim değişikliği ve kuraklıkla ilgili çeşitli yaşanmış olaylara ve süreçlere sahip bir bölgedir. İşte bazı önlemler;

1.      Van Gölü'nün kuruma tehlikesi: Van Gölü, iklim değişikliği ve su yönetimi sorunları nedeniyle kuruma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Son yıllarda artan sıcaklık ve azalan yağışlar, gölün su seviyesinin düşmesine ve kuruma riskinin artmasına neden olmuştur. Bu durum, bölgedeki ekosistemler ve su kaynakları üzerinde olumsuz etkiler oluşturmaktadır.

2.      Tarımsal faaliyetlerde su sıkıntısı: Kuraklık, Van Gölü havzasında tarımsal faaliyetler üzerinde önemli etkilere sahiptir. Azalan yağışlar ve su kaynaklarının azalması, tarım alanlarında sulama suyu sıkıntısına yol açmaktadır. Tarım sektörü, su kaynaklarının sürdürülebilir şekilde yönetilmesi ve iklim değişikliğiyle uyumlu tarım yöntemlerinin benimsenmesi konusunda zorluklarla karşı karşıyadır.

3.      Su kaynaklarının azalması ve ekosistem etkileri: Kuraklık, Van Gölü havzasındaki su kaynaklarının azalmasına ve ekosistemlerin etkilenmesine yol açar. Su seviyesindeki düşüş, göl ekosisteminin bozulmasına ve suya bağımlı canlı türlerinin yaşam alanlarının azalmasına neden olur. Ayrıca, azalan su kaynakları, göl çevresindeki bitki örtüsü ve sulak alanların da etkilenmesine sebep olur.

4.      Göç ve ekonomik etkiler: Kuraklık, tarımsal faaliyetlerdeki sorunlar, su kaynaklarının azalması ve ekosistem değişiklikleri gibi etkiler, Van Gölü havzasında göç hareketlerine ve ekonomik etkilere yol açabilir. Kuraklık nedeniyle tarımsal üretimde azalma, işsizlik ve ekonomik belirsizlik gibi sorunlar ortaya çıkabilir, bu da göç hareketlerini tetikleyebilir.

5.      Yutak Alanların Geliştirilmesi: kırsal ve kentsel karbon yutak alanları geliştirilmesi ve tesis edilmesi bu anlamda önemli bir çalışmadır.

Bu örnekler, Van Gölü havzasında iklim değişikliği ve kuraklıkla ilgili yaşanmış olaylar ve süreçlerin etkilerini göstermektedir. Bu tür sorunlarla mücadele etmek için su kaynaklarının sürdürülebilir şekilde yönetilmesi, su tasarrufu önlemlerinin alınması ve iklim değişikliğiyle uyumlu politikaların uygulanması önemli adımlardır.





Yorum Gönder

0 Yorumlar